Halk arasında ur olarak da tanımlanan myomlar kadın üreme sisteminde en sık karşılaşılan kitlelerdir. Her 4-5 kadından birisinde myom olmakla birlikte hastaların dörtte üçü herhangi bir belirti vermediği için kendisinde myom olduğundan habersizdir. Myomların çok büyük bir kısmında tanı rutin jinekolojik inceleme ya da başka bir nedenle yapılan muayene sırasında konur. Myomların neden ortaya çıktığı ya da nasıl geliştiği konusunda net bir fikir yoktur. Myomlar hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız
Myoma yol açan nedenlerin ne olduğu bilinmediği için doğal seyirleri ve gelişimlerinde de etkili olan faktörler hakkında yeterli bilgi yoktur. Bilinen tek gerçek çok sık karşılaşılan oluşumlar oldukları ve kanserleşme olasılıklarının yok denecek kadar az olmasıdır.
Myomlar üreme çağındaki kadınların hastalığı olduğu için hamilelik sırasında karşılaşılmaları da nadir olmayan bir durumdur. Durum böyle olunca myom ile gebelik arasındaki ilişki pekçok araştırmaya konu olmuştur. İlk planda akla gelen myomların gebeliği engelleyip engellemeyeceğidir. Bu konuda değişik görüşler olmakla birlikte myomun büyüklük ve yerleşim yerinin gebe kalma potansiyelini etkileyebileceği kabul edilmektedir.Örneğin tüpler ile rahimin birleşim yerine yakın olan bir myom tüppün geçirgenliğini bozarak sperm ile yumurtanın karşılaşmasına ya da döllenmiş yumurtanın tüplerden geçerek yerleşeceği rahim içine ulaşmasına engel olabilir.
Öte yandan rahim iç zarına baskı yapan bir myom, boyutu ne olursa olsun döllenmiş yumurtanın buraya yerleşmesini engelleyebileceği gibi gebelik oluşturktan sonra yeterli şekilde kanlanmasını bozarak çok erken dönemde düşüklere neden olabilir.
Asıl olarak rahimin içinde yerleşmiş olan myomlar ise (submüköz myom) daha sık infertiliteye (kısırlık) neden olurlar. Kabaca bir hesaplamayla infertilite sorunu yaşayan her 15 kadından birinde myom olduğu hesaplanmaktadır. Buna karşılık infertilite olgularının sadece %2-3’ünde infertilite nedeni olarak myomlar suçlanır.
Hamile kalmada zorluk yaşayan kadınlarda myom bulunması durumunda infertiliteyi açıklayacak başka bir neden saptanamaz ise myomların cerrahi olarak çıkartılması yararlı olur. Bununla birlikte başka bir neden (örneğin erkek faktörü) olsa bile myomun yerleşim yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak infertilite tedavisi öncesinde myomların çıkartılması önerilebilir.
Rahim içinde olan myomlarda uygun olan tedavi şekli histeroskopi adı verilen yöntem ile vajinal yoldan girilerek bu kitlenin çıkartılmasıdır. Diğer myom türlerinde ise açık cerrahi ya da laparoskopi tercih edilebilir.
Çoğu zaman hamilelikten önce de var olan myomlar hamileliğin seyri üzerinde direkt ya da indirekt etkiler yaratabilirler. Ancak pek çok myom hamilelik sırasında hiçbir belirti vermez ve zaman zaman görülen karın ağrısı dışında herhangi bir soruna neden olmaz. Gebelikte myomların neden olabileceği sorunlar myomun yerleşim yerine, büyüklüğüne ve sayısına bağlıdır. Örneğin rahmin içine doğru büyüyen ya da kendisi rahim içinde olan myomlar tekrarlayan düşüklere neden olabilirler.
Hamilelik ile birlikte olan myomlar kadınların sadece %10-30’unda soruna neden olurlar. Bu sorunlardan en sık karşılaşılanı zaman zaman görülen karın ağrısıdır. Hamilelik sırasında rahmin hızlı büyümesi nedeni ile myomun kanlanmasında bir azalma meydana gelir. Buna bağlı olarak myoma ulaşan oksijen ve besin maddelerinde de azalma olacağından myomun kendisinde bozulma (dejenerasyon) başlar. Kırmızı dejenerasyon adı verilen bu durum ağrıya neden olması dışında başka bir etki yaratmaz ve sıklıkla hamileliğin ortalarında görülür. Böyle bir durumda yatak istirahati, bol sıvı alımı ve basit ağrı kesiciler dışında herhangi bir tedavi gerekmez. Dejenerasyon varlığında çok şiddetli olmayan bir kanama görülebilir.
Myomlar doğum sonrasında rahmin kasılmasını olumsuz şekilde etkileyebileceklerinden doğum sonrası kanamalara neden olabilirler.
Myomların daha çok üreme çağındaki kadınlarda görülmesi ve menopozdan sonra küçülme eğilimleri göstermesi bu kitlelerin östrojen adı verilen kadınlık hormonu ile direkt ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Hamilelik süreci yüksek miktarlarda östrojen hormonunun salgılandığı bir dönem olduğundan myomların hamilelik sırasında büyüyeceği sıkça ortaya atılan bir iddadır. Ancak bu güne kadar yapılmış araştırmalarda bu savı destekleyecek yeterli kanıta rastlanamamıştır. Yapılan bir çalışmada myomları olan kadınlar tüm hamilelikleri boyunca izlendiğinde %80’inde myomlarda herhangi bir büyüme olmadığı saptanmıştır. Hatta bazı kadınlarda myomların hamileliğin seyri sırasında küçüldüğü bildirilmiştir.
Büyük olasılıkla hayır. Kanama ve ağrı yakınmaları ortaya çıksa bile bebeğinizin bu durumdan etkilenme olasılığı son derece düşüktür. Bebeğe bir zarar olmamakla birlikte yine myomun büyüklük ve yerleşim yerine bağlı olarak erken doğum riski artabilir. Ancak bu konuda kesin bir kanıt yoktur. Ancak yine de myom varlığında karın ağrısı ortaya çıktığında zaman kaybetmeden doktorunuza haber vermeniz gereklidir.
Bebeğin başı aşağıda olacak şekilde değil de poposu aşağıda olan durumlar (makat geliş) ya da yan gelişler de myomların neden olabileceği durumlardandır. Myomun rahimin alt kısımlarında bulunması durumunda ise doğum kanalını tıkayabileceğinden normal doğum şansı azalır. Tüm bu faktörler sezaryen ile doğumu gerekli kılabilir.
Nadiren myomlar abrubtio placenta adı verilen plasentanın ayrılması durumuna neden olabilirler. Bu son derece tehlikeli bir durum olmakla birlikte son derece nadir karşılaşılan bir tablodur.
Ağrı olması durumunda yatak istirahati ve ağrı kesicilerle tedavi çoğu zaman uygulanır. Yakınmalar genelde birkaç gün içinde kaybolur. Hamilelik sırasında myomun cerrahi olarak çıkartılması (myomektomi) yapılmaz.
Myomlar çok sık karşılaşılan oluşumlar olduğunda her myom saptanan gebede özel önlem ya da takip gerekmez. Burada kriter daha önce de belirttiğimiz gibi myomun büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Sorun çıkartma potansiyeli yüksek olan hastalarda yakın takip önerilir. Özellikle ağrı yakınmasının ortaya çıkması durumunda bu ağrının myom dejenerasyonuna mı yoksa erken doğum tehdidi gibi daha ciddi bir nedene mi bağlı olduğu mutlaka araştırılmaldır. Erken doğum tehdidi varlığında uygun yöntemler ile tedavi denenir. Bu nedenle ağrısı olan her kadın mutlaka zaman kaybetmeden doktoru ile temasa geçmelidir.
Myomların sayısı çok fazla ya da yerleşimi doğum kanalını tıkayacak şekilde ise miada ulaşıldığında doğum sancılarının başlaması beklenmeden sezaryen ile gebelik sonlandırılır.
Bu son derece tartışmalı bir konudur. Bazıları gebelik sırasında rahim kanlanmasının çok artması nedeni ile myomlar çıkartıldığında kanama riskinin çok fazla olacağını düşündüklerinden hiç müdahale edilmemesini savunmaktadırlar. Bazı yazarlar ise burada da myomun sayı ve yerleşiminin önemli olduğunu ileri sürmektedirler.
Eğer myomların yerleşimi çok derin değilse, myomlar sezaryen ile aynı kesi hattından çıkartılabilecek ise, dışarıya doğru büyümüş subseröz myomlar varsa sezaryen sırasında myomektomi yapılabilir.
Rahmin yüzeyinde bulunan 1 santimetre civarındaki myomlar ise koter adı verilen bir cihaz yardımı ile ısı uygulanarak tahrip edilebilir.
Sezaryen sırasında myomu çıkartıp çıkartmamak o esnada cerrahın verebileceği bir karardır. Yandaki resimde sezaryen sırasında tek bir hastadan çıkarttığımız ve büyüklükleri 1-10 santimetre arasında değişen toplam 11 adet myom görülmektedir.
Gebelikte myomların neden olabileceği yakınma ve komplikasyonlar şunlardır;
Gebelik sırasında rahmin büyümesi ile myomlar da genellikle hacim olarak büyürler. Myomların bu büyümelerinde myom dokusunda meydana gelen ödem, konjesiyon (kanlanma artışı) ve myomun dejenere olarak içine kanaması da etkilidir.
Myomlu gebelerde hamilelik sırasında şiddetli kasık ağrıları ve uterusta hassasiyet ortaya çıkarsa gebeye yatak istirahati ve analjezik (ağrı kesiciler) verilerek tedavi edilir. Bu durumda cerrahi tedavi genellikle düşünülmez; çünkü gebede myomektomi (myomun alınması) ameliyatı aşırı kanamaya yol açabilir.
Myomu olan hamilelerin pek çoğunda hamilelik süresince hiç bir problem çıkmayacağı gibi bazı durumlarda; abortus (düşük yapma), erken doğum (preterm eylem), ıntrauterin fetal ölüm (rahim içindeki bebeğin kaybı), erken membran rüptürü (suyun erken gelmesi), prezentasyon anomalileri (rahim içi bebeğin duruş problemler) ve olası sezaryan ameliyatı riskleri daha sık görülmektedir.
Myomu olan kadınlarda obstetrik bir engel yoksa normal doğum tercih edilebileceği gibi rahim kanalını kapatan büyük myomlu gebelerde sezeryan operasyonu da yapılabilir. Sezeryen ameliyatı sırasında myomların alınması ise kanama riskinden dolayı pek tercih edilmemektedir.
Daha önce myomektomi yapılmış gebelerde ise rahmin yırtılma (ruptür) tehlikesine karşın sezaryen ameliyatları tercih sebebidir. yapmada güçlük problemi yaratabilir. Yine barsaklardaki basıya bağlı olarak gaz problemi görülebilir.
Myomlar kadının gebe kalmasını ya da gebe kaldıktan sonra rahmin gebeliği taşımasını zorlaştırabilirler. Tüpleri iterek spermin ve yumurtanın geçişini güçleştirebilir ya da endometrium düzenini bozarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesini engelleyebilir.
Myom büyümeye devam ettikçe üzerindeki endometrium tabakası gerilir ve kanlanması bozulur. Bu durumda hamilelik ürününün rahimde yerleşse bile yeterli derecede kanlanması mümkün olmaz ve düşükle sonuçlanabilir.
Bütün bu engelleri aşıp büyümeye başlayan bir hamilelik ürünü bekleyen diğer bir dezavantaj da myom nedeni ile bebeğe yeteri kadar büyüyecek yer kalmamasıdır. Bu durumda ise gebeliği bekleyen en olası son düşük veya erken doğumlardır.
Myom ile hamileliğin bir arada bulunduğu durumlarda bir diğer sorun da myom nedeni ile doğum esnasında rahmin yeteri kadar kasılamamasıdır. Bebek doğum kanalına uygun şekilde giremez ve bu tür hastalarda büyük olasılıkla sezaryen gerekir. Doğum kanalını tıkayan myom varlığında ise sezaryen tek doğum şeklidir. Doğumdan sonra ise rahim kasılmalarının etkisiz olması nedeni ile fazla miktarda kanama görülebilir.
Myomlar genel olarak hem hamile kalmak hem de hamileliğin devamı ve doğum için sorun oluşturmazlar. Ancak eğer bir sorun meydana gelir ise bu ciddi bir sorun olacaktır. Myomun kısırlığa yol açtığından söz edebilmek için kısırlığı açıklayacak başka hiçbir sebep olmaması gerekir. Yani infertilite (kısırlık) araştırmasında yapılan bütün tetkikler myomlu infertil hastalarda da yapılmalıdır. Özellikle 4-5 cm’den büyük myomlu hastalarda uygulanacak kısırlık (infertilite) veya tüp bebek tedavilerinden önce myomektomi operasyonları gebelik şansını arttırmaktadır.