Hamile kalan ve doğum yapan kadınlar arasında madde bağımlılığı giderek önemli bir biçimde artmaktadır. Bağımlılık yapan maddeler hamile kadınlarda, gebelik ile ilgili riskleri attırmakta ve fetuste fiziksel , mental problemlere neden olmaktadır. Ne yazık ki Türkiye kadınların ne kadarının hamilelikleri sırasında bağımlılık yapıcı madde kullandıklarını bilmemekteyiz.
En sık görülen altı madde bağımlılığını inceleyeceğiz;
Alkol, sigaradan sonra en sık kullanılan bağımlılık yapıcı maddedir. Gebelik süresince alkol kullanımı aşağıdaki etkilere neden olabilir:
Kısırlık Alkol kullanımı gebe kalma şansını bir miktar azaltır. Bir çalışmada haftada 1-5 kez alkol alan kadınların gebe kalma oranları hiç kullanmayanlara göre daha az olarak bulunmuştur. Alkol erkeklerde de sperm sayı ve kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Alkolün fetuse etkisi genetik hassasiyet, maruz kalınan zaman ve doz gibi faktörlere bağlı olarak değişik zararlı etkiler yapabilir. Bazen hiçbir problem görülmeyeceği gibi alkole bağlı defektleri içeren fetal alkol sendromuna (FAS) yol açabilir.
1- Anne karnında ve doğum sonrası görülen gelişim geriliği
2- Yüz-baş bölgesindeki iskelet sistemi bozuklukları: Yüzün orta kısmının düzleşmesi
3- Nörolojik bozukluklar: Mikrosefali (başın normalden küçük olması)
4- Diğer önemli organ sistem problemleri: %30-40 oranında doğuştan kalp hastalıkları,
İlginçtir ki Babour un 1990 da yaptığı bir araştırmaya göre kadınların % 60’ ı gebelikte alkol alımının zararlı olmadığına dair bilgiye sahipmiş. Fetüsün güvenliği için alkol düzeyini belirlemek güçtür. Bu nedenle gebelik planlandığı zamandan itibaren ve gebelik süresince alkol tamamen bırakılmalıdır. Özellikle ilk 12 hafta boyunca kesinlikle alınmamalı, sosyal durumlarda içmek gerekiyorsa 12. haftadan sonra haftada 1 kadeh kırmızı şarap alınabilir. Alkol sütle bebeğe geçer. Araştırmalar alkol alan annelerin bebeklerinin sütü az tükettiği göstermiştir. Emzirme süresi boyunca da alkol alımı önerilmez. Alkolün bebekte sakatlık yapma etkisi dozla ilgilidir. Annede bağımlılık varsa, uzun süredir ve yüksek dozlarda alkol alıyorsa sakatlık riski artar.
Alkol alan kişinin beslenmesi de bozulur. Çünkü alkol bir enerji kaynağıdır. Bu nedenle alkol alan kişinin beslenmesi yeterli değildir. Alkol alınımı ; Kalsiyum, Protein, Bazı vitaminlerin ( Thiamin, folik asit, K vitamini ) emilimini bozar.
Alkol bağımlısı bir kadın hamileliği boyunca alkol almadıysa Fetal alkol sendromu (FAS) riski azalır. Bu yüzden öncelikle hamile kadının alkol kullanma düzeyi tanımlanmalıdır.
1- Sosyal içici (sosyal amaçla alkol alan): Bu gruptaki kadınların, alkolün doğacak çocukları üzerindeki etkisi ile ilgili tam bir bilgiye ihtiyaçları vardır. Sosyal içicilerin alkolü bırakma olasılığı çok yüksektir
2- Rahatlatıcı olarak alkol alma (depresyonu hafifletme veya morali düzeltme amaçlı): Bu grupta da anomali riski düşüktür. Bazen hamileliğin kendisi depresyona yatkınlığı arttırdığı için bu gruptaki hamilelerin alkol alma olasılığı artmaktadır. Alkolün etkileri detaylı olarak anlatılmalı ,destek tedavisi yapılmalıdır.
3- Bağımlılık sendromu (fiziksel ve psikolojik bağımlılık): En fazla risk taşıyan grup. Mutlaka detoks programına alınmalı, destekleyici tedavi verilmelidir.
Gebelikteki alkol tedavisi sırasında doğum uzmanı ve psikiyatrist mutlaka beraber çalışmalıdır.
Buz veya mavi buz olarak biline amfetaminler kokain gibi özellikler gösterir.
Doğum uzmanı ve psikiyatrist beraber çalışmalıdır.
Kokain koklayarak ya da damardan kullanılarak vücuda alınır. Koklayarak içe çekilen kokain birkaç dakika sonra kanda yükselir ve bir saatten daha uzun süre etkisi devam eder.Damardan alınan ise birkaç saniyede etki eder ve yarım saat kadar etki gösterir. Çoğu insan ilk kullanımdan sonra bağımlı olur. Maalesef kokain kullanımı son yıllarda artmıştır. Kokain alındıktan sonra kişide canlılık, kendine aşırı güven, cinsel istekte artış, uykusuzluğa dayanma gücü, kalp atım hızında, tansiyonda ve vücut ısısında artış, zaman zaman huzursuzluk ve heyecanlanma görülür. Etkisi geçtikten sonra ise depresyon, kırgınlık ve kokaini tekrar almak için aşırı istek görülür.
Eğer erkek cinsel ilişkiden önce kokain almışsa, döllenmede anormallik riski artar.yapılan bir araştırma (yazigi ve arkadaşları 1991) kokainin insan spermine bağlandığını göstermiştir.
Tedavisi: Gebelik süreci ve doğum sonrası mutlaka psikiyatristle beraber takip edilmeli, anne adayına kokaini bırakması için destek olunmalıdır. Anne sütünden bebeğe çok hızlı geçtiği için, eğer anne kokain kullanıyorsa emzirmesi son derece sakıncalıdır.
En sık olarak damardan alınır. Fakat AİDS korkusu nedeni ile ağızdan alınması ya da solunması yaygınlaşmıştır. Hangi yoldan alınırsa alınsın aşırı bağımlılık yapar.
Eroin Tedavisi: Eroin kullanan annelerin büyük bir çoğunluğu gerek gebelik süreci, gerekse doğum sonrası ve çocuk büyütme dönemlerindeki sorumluluğu alamayacaklarını düşünerek gebeliklerini sonlandırmak isterler. Gebeliğin devamını isteyen anne adaylarının tedavisi ise mutlaka psikiyatristle beraber kişiye özel tedavi seçilerek yapılmalıdır.
İsmi halk arasında ‘’OT’’ olarak bilinir. Sigara şeklinde içilir. Marihuana aslında FSH, LH ve prolaktin hormonunu, dolayısı ile yumurtlamayı baskılar. Yani marihuana içen kadının gebe kalması zordur.Hamilelikte içildiği takdirde marihuananın içindeki aktif madde fetuse geçer ve 30 gün boyunca fetüsün yağ dokusunda depolanır. Marihuana kandaki karbonmonoksit düzeyini sigaradan 5 kat daha fazla arttırır ve fetusdeki oksijen düzeyini düşürür. Erkeklerde kısırlığa neden olabilir. Fiziksel bağımlılık yapmamakla birlikte psikolojik bağımlılık yapabilir. Akciğer kanseri riski sigara içen göre daha fazladır. Bir marihuananın akciğere etkisi 16 sigaraya eşittir.
Tedavisi: Hamilelik sürecinde ve emzirme döneminde mutlaka bırakılmalıdır. Marihuana kullanımını bırakmak diğer maddeleri bırakmaya kıyasla daha kolaydır. Psikiyatrist yardımı faydalıdır.
En fazla kullanılan bağımlılık yapıcı maddedir. Bir sigara 2500’ den fazla zehirli madde içerir. Karbonmonoksit çok hızlı bir şekilde fetuse geçer ve kandaki oksijen düzeyini azaltır. Nikotin ise göbek kordonunda ki damarları kasarak fetuse daha az kan ve oksijen gitmesine neden olur. Ayrıca sigara birçok vitamin ve mineralin emilimini bozar. Sigara içen annenin karnındaki bebeğin idrar analizinde nikotine rastlanmaktadır. Bu da sigaranın fetusu nasıl direk etkilediğinin en iyi kanıtıdır.
Çocukluk döneminde ise dikkat eksikliği, hiperaktivite, davranışsal anormallikler, IQ düşüklüğü, öğrenme güçlüğüne sık rastlanır. Sigara içen annelerin çocuklarında astım gelişme riski, içmeyenlerin çocuklarına göre iki kat artmıştır.
Yeni yayınlanan bir çalışmada gebelikleri boyunca sigara kullanan kadınlardan doğan erkek çocuklarının ileriki yaşamlarında suç ve şiddete olan eğilimlerinin artmış olarak bulunması ilginçtir.
Tedavisi: Sigarayı bırakmak için anne olmaktan daha iyi bir neden olamaz. En ideali kadının hamile kalmasından önce sigarayı bırakmasıdır. Eğer bırakmamışsa 16. haftadan önce bırakılan sigara, görülebilecek problemleri aza indirir. Tüm bunlara rağmen sigara bırakılamadı ise günde 3 den az ve düşük nikotinli olanlar gebelikte ve emzirme döneminde tercih edilmelidir.